Avusturya’nın yükselen aşırı sağcı lideri Kickl kim?

“`html

Herbert Kickl: Avusturya’nın Tartışmalı Siyasal Figürü

Avusturya’daki kamuoyunun büyük bir bölümü, Herbert Kickl’in farklı görüşleriyle kutuplaştırıcı bir etki yarattığı görüşünde. 56 yaşındaki Kickl, Avusturya Halk Partisi (ÖVP) kökenli Cumhurbaşkanı Karl Nehammer tarafından “güvenlik riski” olarak tanımlanıyor; bu durum, birçok siyasi rakibi tarafından da destekleniyor.

Ancak, geçtiğimiz Eylül ayında gerçekleşen seçimlerde Kickl’in liderliğindeki aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), 1,4 milyon seçmenin desteğiyle büyük bir zafer elde ederek seçimlerin en güçlü partisi oldu. FPÖ, bu seçimde elde ettiği %28,8’lik oy oranıyla Avusturya’nın parlamentosu “Ulusal Konsey”de en güçlü grup haline geldi. Son anketler, partinin oy oranının %35’lere yükseldiğini göstermekte.

“Halkın Başbakanı” Olma Yolunda

Seçimlerin ardından yapılan bir ankete göre, FPÖ seçmenleri, parti politikalarını destekledikleri için bu partiye oy verdiklerini ifade etti. Yalnızca %2’lik bir kesim, Kickl’in başbakanlık adaylığını tercih sebebi olarak gösterdi.

Herbert Kickl

Kickl, FPÖ genel başkanları ile kıyaslandığında daha az görünür ve karizmatik biri olarak tanımlanıyor. 1968 yılında Avusturya’nın Kärnten eyaletine bağlı Villach şehrinde doğan Kickl, medya ile pek fazla iletişim kurmayan bir örnek teşkil ediyor. Kişisel hayatına dair ise evli ve bir erkek çocuğu babası olduğu, triatlon ve dağ sporlarına ilgi duyduğu bilgileri mevcut. Askerlik görevini dağ piyadesi olarak yerine getirmiş ve ardından Viyana’da beşeri bilimler alanında eğitim almış, fakat mezun olmamıştır.

Artık Kickl, Avusturya’nın başbakanı veya FPÖ’nün kullandığı terimle “halkın başbakanı” olmaya hazırlanan bir figür konumunda. (Bu terim, Nazi döneminde Adolf Hitler için kullanılmıştır.)

FPÖ, tarihi boyunca nasyonal sosyalizmin etkisinde kalmadığını vurgulayan bir duruş sergilemektedir.

İbiza Skandalı ve Sonrası

Kickl, FPÖ içerisinde yavaş ama kararlı bir yükseliş sergileyen bir siyasetçi olarak öne çıkıyor. 2008’deki trafik kazasında hayatını kaybeden party’nin önemli lideri Jörg Haider’e danışmanlık yapmış, daha sonra FPÖ’nün genel sekreterlik görevini üstlenmiştir. Heinz-Christian Strache’nin siyasi kariyerine büyük zarar veren “İbiza Skandalı”, Kickl’in siyaset sahnesinde parlamasına neden olmuştur. Strache, gizli kamera kayıtları ile rüşvet pazarlığı yaparken yakalanmıştır.

2021 yılında ÖVP genel başkanlığına seçilen Kickl, skandalın ardından kendisini siyasi olarak çıkmaza sürükleyen birçok tartışmayı sona erdirmeyi başarmıştır. O dönem ÖVP’li başbakan Sebastian Kurz, Kickl’in skandala karıştığına dair açıklamalarda bulunmasına rağmen Kickl istifa etmeyi reddetmiş ve görevden alınan ilk bakan olarak tarihe geçmiştir.

Sert Durusuyla Dikkat Çeken İçişleri Bakanı

Kickl, Avusturya İçişleri Bakanı olarak görev yaptığı süre boyunca, göçmenlere karşı sert bir tutum sergileyerek gündemde kalmayı başardı. Sığınmacılara yönelttiği kurallar arasında, kabul merkezlerinde dışarı çıkma yasakları ve yabancıların mahkeme süreçlerinin tamamlanmadan sınır dışı edilmesi gibi uygulamalar öne çıkıyor.

2019 Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesinde Kickl, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni tanımadığını dile getirerek bu durumu tartışmaya açtı. FPÖ, Avrupa Birliği’ne karşı mesafeli bir tutum sergileyerek, AB’nin yetkilerinin kısıtlanmasını ve Schengen bölgesinde “Avusturya Kalesi” oluşturulmasını savunuyor.

Kickl ve Siyasi Bağlantıları

Rusya İle İlişkiler ve Kredi İlişkileri

FPÖ, Avrupa’nın Ukrayna’ya destek vermesine karşı çıktığı gibi Rus enerji kaynaklarına önem vermeye devam ediyor. Kickl, Avrupa’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımları eleştirirken, ABD ve NATO’yu da suçlayarak savaşın nedenlerine dikkat çekmiştir. 2016’da Putin’in partisi ile dostluk anlaşması imzalayan FPÖ, bu ilişkiyi günümüzde az da olsa gözden düşürmeye çalışmaktadır.

Kickl’ın Olası Hükümeti ve Siyasi Geleceği

Kickl’in liderliği elimine edildiği takdirde, bazı eleştirmenler onun Macar lider Viktor Orban’ın izinden gideceğini ve Avusturya’yı benzer bir modelle şekillendireceğinden endişe ediyor. Kickl, Orban ile olan iyi ilişkileri sayesinde, Çek eski Başbakanı Andrej Babis ile birlikte Avrupa Parlamentosu’nda milliyetçi bir grup kurmayı planlamıştır.

Seçimlerin ardından diğer siyasi partiler FPÖ’ye karşı birleşerek bir cephe oluşturmuş durumda. Ancak, ÖVP Genel Başkanı Karl Nehammer’in istifası sonrası, geçici başkan olan Christian Stocker, FPÖ ile koalisyon görüşmelerine katılacağını duyurmuş ve bu durum gelecekteki siyasi atmosferi etkileyecek gibi görünüyor.

“`

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir